
Her turnuvanın, sezonun ve hatta bazen tek bir maçın; yıllar sonra bile hatırlanacağı bir hikayesi, unutulmaz bir atmosferi ya da psikolojisi vardır. Bir müsabaka bitiminde hemen bir şeylerle özdeşleşiverir. Örneğin: 2005 Şampiyonlar Ligi finali denince akıllara muhteşem bir geri dönüş gelmektedir. Dünyanın uzak köşelerinden futbolseverler bile geri dönüşün mümkün olduğunu belirtmek için hala birbirlerine “İstanbul’u hatırla.” derler. 2004 Avrupa Şampiyonası -her ne kadar aynı hissetmesem de- çoğu kişide çirkinlik hissi uyandıran ama kaçınılmaz bir şekilde başarılı defans futbolunu ve ev sahibi Portekiz’in gözyaşlarında şekil alan büyük hayal kırıklığını anımsatır. Peki 2015-16 Serie A sezonu? Yeni sezona girmeden önce bu soruya yanıt vermek istiyorum.
Evet, geçen sezonu özetlemek için Juventus’un üst üste şampiyonluk sayısını 5’e çıkarıp önceki sezonun ardından rakiplerini biraz daha üzdüğü sezon diyebilirsiniz. Ama ihmal etmememiz gereken bir ilk 10 hafta var. Öyle bir 10 hafta ki: Juventus yine ligin tartışmasız lideri olması beklenirken tam anlamıyla tökezledi, bunun yanında Fiorentina Kalinic ile birlikte rakiplerinin üstüne gol olup yağdı, Mancini ile yeni bir sayfa açan Inter zirveyi uzun süre bırakmadı, bu yarışa daha sonra Roma da katıldı. Öyle bir 10 hafta ki: Roma’nın galibiyetle ayrıldığı Juventus maçından sonra başkent ekibinin yıldızlarından Pjanic: “Bütün iyi oyuncularını (Vidal, Tevez, Pirlo) bir anda yollarsan böyle olur, Juventus transfer politikasını iyi düşünemedi.” diyerek Juve’ye ders verecek konumda bile hissedebildi kendisini. Fakat bu peri masalının sonunda sonra lig öyle bir tepetaklak oldu ki… Kalinic’le beraber Fiorentina da hız kesti, bol transfer yapıp sezon boyu rotasyona koyan Mancini’nin oynattığı oyunun “defans futbolu” bile olmadığı anlaşıldı ve bir noktada patlak verdi, Roma da kendi kuyusunu kazan Rudi Garcia’nın kısır futboluna takıldı. Onlardan bayrağı devralan Napoli’ye de bir noktadan sonra yetişen Juventus, tüm güzel duyguları katledercesine tahtına yeniden oturdu. İki sezondur zirveye ikincilik koltuğundan bakan Romalılar, eski günlerini arayan Interliler ve efsane yazmaya çok yaklaşan Napoli bu sezon ilk kez “Acaba?” demişti. Bu anlamda 2015-16 sezonu, Juventus’un önce rakiplerini umutlandırıp sonra bütün hayalleri yıkarak çok daha fazla üzdüğü sezondur.
2016-17 sezonu öncesi yaz döneminde de İtalyan futbolunun üzerinde böyle bir kara bulut dolanıyordu. Devrildiği düşünülen kral monarşiyi tekrar ve daha güçlü inşa edince, devrim yaratmak isteyenler daha da bir umutsuzluğa kapılmıştı. Yine de umut verici şeyler yok değildi: sezonun tarih yazan santrforu Higuain Napoli’deydi, üstüne bir de Milik getirilecekti. Kiralık kanatlarıyla rakip beklerin belini büken Roma hepsinin bonservisini alıyor, zayıf savunmasına da takviye yapıyordu. Fakat bu umutların da elimizden alınması, milat kabul edebileceğimiz 23 Temmuz 2016 gününde oldu. 2016-17 sezonunun hala yaşamakta olduğumuz psikolojisi, o gün Higuain’in Juventus’a transfer olmasıyla belirlenmiş oldu. Aşağıdaki görsel, bu psikolojinin ne olduğunu ve nedenini en açıklayıcı şekilde ifade edecektir. DEVAMINI OKU